top of page
Defterler

Subscribe to Newsletter
Practical productivity tips, valuable life advice, and top industry insights—delivered straight to your inbox every week with our newsletter!

Ben Meryem, Uyduruk Ustası

ree

Yıllardır aslında yaratıcılık isteyen işlere bir merakım ve tasarım gözüm olduğunu düşünürdüm.

Hatta çok uzun yıllar, moda tasarımı konusunda bir şeyler yapmak istemiş biriyim.

Genel auramdan mıdır nedir, beni ilk görenler sanatsal bir insan olduğumu düşünür.


İstanbul’da evimizin altında bir market vardı. Orada çalışan biri bana bir gün “Ressam mısın?” diye sorduğunda çok şaşırmıştım.

“Ne alaka?” diye bakmıştım.

O da, “Abla, çok sanatçı gibisin. Renklerle aranın iyi olduğunu düşündüm.” demişti.


Bir gün dişçim bana mesleğimi sordu. “Yazılımcıyım.” dediğimde kadın dudağını büzüp şaşırmıştı.

“Nasıl oluyorsa, senin gibi biri yazılımcılık yapıyor?” demişti.

Yine çok şaşırmıştım. “Ulan, nasıl biriyim ben?” diye düşünmüştüm kendi kendime.

O da, “Böyle renkli biri, daha sanatçı gibi.” demişti.


Hatta bu konuda daha da trajik anılarım var.

İlk işe başladığım yerde, bir takım liderine kendimi bir türlü anlatamamıştım.

Dış görünüşüm yüzünden miydi, yoksa başka bir sebepten mi bilmem ama, yazılımcılığa uygun biri olduğumu bir türlü anlatamadım.

Bir gün yaptığım bir hata yüzünden bana “Sen zaten, yazılım ne alaka?” demişti.

Bu zaten biraz sad story. Eve gidip içim çıkana kadar ağlamıştım. Gençlik işte…


Ama ister inanın ister inanmayın, bir üniversitede aslanlar gibi Computer Science okumuş, kafası matematiğe basan bir kızdım.

İnadım da inat olduğundan, öyle bir asıldım ki bu mesleğe; hem sevdim, hem başarılı oldum, hem de yıllarca ekmeğini yedim.


Fakat o sanat sepet işleri hep askıda kaldı.

Ne bileyim, kıyafet dikebiliyordum ya da tasarlayabiliyordum — ama tabii amatörce.

Örgüyle aram iyiydi, patern çıkarabiliyordum.

Ev dekorasyonunu seviyordum; renklerin uyumu ya da uyumsuzluğu beni mutlu edebiliyordu.


Sonra yazı girdi hayatıma…

Garip bir şekilde aslında hep vardı, ama ben onu yok saymıştım.

Rahmetli dedem bende bir şey mi görmüştü bilmiyorum ama ara ara beni yazmam için teşvik ederdi.

Bir de üzerine, “Senin yazar olman lazım.” derdi.

O zamanlar beni kandırıyor gibi gelirdi.

Ama sonra sonra, yazmak benim en büyük terapim oldu.

Kendi kendime karaladığım şeyler çoktu ama bunları bir yerde paylaşmak için hep yetersiz hissettim.

Zaten hep öyle değil midir?

Her neyse, yıllar önce düzenli yazmaya başladım.


Sonra kelimelerin gücünü keşfettim.

Kelimeler o kadar güçlüydü ki…

Birçok iş, birçok ilişki, her şey kelimelerle alakalıydı.

Bunu sadece yazmak değil, doğru zamanda doğru kelimeyi söylemek bile bir insanın hayatını temelli değiştirebiliyormuş.


Bir süredir de projelerle ilgileniyorum.

Önce kendi fikirlerim vardı.

Bunların hayata geçirilmesi, ete kemiğe bürünmesi işi…

Açık konuşayım, önceleri çok zorlandım.

Sonra düşünce tarzımı bulunca hikâye bir anda değişti.


Şu an beraber çalıştığım şirkette ya da danışanlarımın projelerinde aynı şeyi yapıyorum.

Hikâyeyi hissediyorum (Sanatçı gibi konuşucam artık!).

Hikâye beni doğru kelimelere götürüyor.

Doğru kelimeler, doğru tanımlardan oluşuyor.

Daha sonra bunun bir görselini kurguluyorum.

Bu görsel, tamamen anlamın kelimelere dökülüşüyle ortaya çıkıyor.

Yetmiyor, bunun tasarımını yapıyorum.

Ben ve tasarımcılık — ne alaka!

Hiçbir tasarım aracı (tool) bilmem ama AI sağ olsun, hiç fena olmayan tasarımlar çıkmaya başladı.

Dahası, ben bu tasarım işini çok sevdim desem!


Bu sabah kalktım ve kendimi “bir şey” gibi hissettim ama ne olduğunu bilemedim.

Ama o her neyse, sanki çocukluğumdan beri o sanatçı yönümü arayıp bulamadığım şeydi!

Evet, bugün kendimi bir Brand Storyteller, Creative Producer, Brand Builder — artık adı her neyse — gibi hissettim.


Sonra dedim ki kendime,

“Bırak havalı title’ları, sen Meryem, dünyanın en iyi uydurukçususun!”


Küçüklüğümdeki anım geldi aklıma;

Eve gelen misafirleri etrafıma dizer, kimsenin daha önce duymadığı hikâyeleri uyduran o küçük kız…

Evet, ben bir uyduruk ustasıyım!

 
 
 

1 Yorum


Emre Kağan Erde
12 Kas

Belki de modaya, sanata ve yazıya olan ilginiz dijital/sayısal alanda vücut buldu. Yazılımdaki tasarım, tasarım desenleri ve temiz kod gibi konular sanatla ilgili hislerinizi tatmin etmiş olabilir. Ayrıca yazı konusunda dedeniz haklı olabilir 🙂 Çünkü kod yazmayı sevmeyen insanlar yazılımcı olmayı pek istemez. Birçok kodu sırf estetik durmadığı için silip tekrar yazmış olabilirsiniz. Belki de sanatçı yönünüzü yazılımda buldunuz...

Beğen
bottom of page