Sende Kal - Odağını Kendine Çevir ve Kendi Hayatının Merkezine Geç
- Meryem Alay
- 7 Mar
- 3 dakikada okunur

Geçen hafta anda kalmak üzerine yazdığım yazıyı bitirir bitirmez aklıma başka bir şey takıldı. Anda kalmak güzel de, asıl mesele “bende kalmak”, “sende kalmak” değil mi? diye düşünmeye başladım.
Günümüz dünyasında odağımız sürekli dışarıda. Sosyal medya, gerçek olmayan hayatlar, bizi durmadan başkalarıyla kıyaslayan bir sistem… Ailelerin beklentileri, toplumun dayattıkları, iş hayatının temposu derken, hep dış dünyayla ilgilenmeye yönlendiriliyoruz.
Bu düzenin içinde kendimizi ve ne istediğimizi fark etmek gitgide zorlaşıyor. O kadar fazla uyaran var ki, kendi iç sesimizi duymak neredeyse imkansız hale geliyor. Gün içinde kaç kez gerçekten kendimizi dinliyoruz? Kaç kez dışarıdan gelen tüm sesleri kapatıp sadece “ben şu an ne hissediyorum?” diye soruyoruz?
Kendimize Odaklanamama Nedenleri
Dış dünyanın aşırı uyaranları:
Hiç bitmeyen bir bildirim dünyasında yaşıyoruz. Telefonlarımız hiç susmuyor, sosyal medya, mesajlar, e-postalar derken sürekli bir şeylere bakmak zorundaymışız gibi hissediyoruz. Okuduğumuz bir yazının ortasında aniden çıkan reklamlar, dinlediğimiz bir müziğin bölünmesi, dikkatimizi bir noktaya odaklamak yerine sürekli başka yerlere kaydırıyor.
Bununla da bitmiyor. Sürekli gündemi takip ediyor, müdahale edemeyeceğimiz olaylar için üzülüyor, kaygılanıyoruz. Bir sabah gözümüzü açıp haberlere baktığımızda, günün geri kalanında enerjimizi tüketen onlarca olumsuzlukla karşılaşabiliyoruz. Aslında bunların hiçbiri doğrudan bizimle ilgili değil ama zihnimizi meşgul ediyor, odağımızı kendimizden uzaklaştırıyor.
Toplumsal beklentiler:
Sürekli başkalarına nasıl göründüğümüzü düşünerek yaşıyoruz. Küçüklükten itibaren bunun temelleri atılıyor; önce ailelerin beklentileri, sonra toplumun dayattıkları derken kendimizi bir yarışın içinde buluyoruz. Başarılı olmalıyız, güzel görünmeliyiz, doğru kararları vermeliyiz, el alem ne der sorusuna göre hareket etmeliyiz…
Zamanla, farkında olmadan kendimizi başkalarının gözünden değerlendirmeye başlıyoruz. Bir kıyafet seçerken, saçımızı yaparken, bir paylaşım yaparken bile “Acaba insanlar nasıl görür?” diye düşünüyoruz. Başkalarının düşünceleri, bizim kendimizi nasıl hissettiğimizden daha önemli hale geliyor.
Onay Arayışı: Kendimizi Kendi Gözümüzden Görmek
Sosyal medya beğenileri, başarı kıyaslamaları… Her gün daha fazla onay ve takdire ihtiyaç duyar hale geliyoruz. Sanki birisi yaptığımızı beğenmezse, takdir etmezse, yaptıklarımızın hiçbir anlamı kalmıyor gibi. Bir paylaşım yaptığımızda kaç beğeni aldığımıza bakıyor, iş yerinde gösterdiğimiz çabanın fark edilip edilmediğini sorguluyor, başarılarımızın dışarıdan ne kadar büyük göründüğüne önem veriyoruz.
Oysa biraz kendimize dönsek, gerçekten objektif bir değerlendirme yapsak, beklediğimiz onayı kendimize vereceğiz. Başkalarının alkışlarına ihtiyaç duymadan, kendi gelişimimizi, emeğimizi ve değerimizi görebilsek… Belki de en büyük özgürlük, dışarıdan gelen onaya bağımlı olmadan, kendi iç sesimizin bizi yeterli görmesine izin vermektir.
Odağını Kendine Çevir: Ne Demek?
Kendini merkeze koymak, odağını kendine çevirmek bencillik değil, bilinçli bir varoluş biçimidir. Hayatımızın en önemli kişisi biziz ama çoğu zaman bunu unutuyoruz. Kendi düşüncelerimizi, hislerimizi ve ihtiyaçlarımızı önceliklendirmek, dış dünyanın sesinden önce kendi iç sesimizi duymak demektir. Kendimize karşı dürüst olup, gerçeklerimizi olduğu gibi görmek ve buna göre hareket etmek, içsel dengeyi bulmanın en önemli adımıdır.
Kendini Önceliklendirmek İçin Pratik Adımlar
Bilinçli farkındalık: Gün içinde birkaç kez “Ben şu an gerçekten ne hissediyorum?” diye sormayı alışkanlık haline getirin. Özellikle gerildiğinizde veya canınızı sıkan bir şey olduğunda bunu hatırlayın. Ne hissettiğinizi anlamaya çalışın, hislerinizi bastırmak yerine onları gözlemleyin.
Duygularını sahiplenmek: Başkalarının duygularına odaklanmak yerine, kendi hislerinizi anlamaya ve onlara alan açmaya çalışın. Hissettiğiniz şey her neyse, bunun bir anlamı olduğunu unutmayın. Kendinizi duygularınız yüzünden suçlamayın — eğer öyle hissetmişseniz, bunun altında yatan bir sebep vardır. Eğer sizi rahatsız eden bir his varsa, nedenini keşfetmek için onun peşine düşebilirsiniz.
Kendi iç sesini keşfetmek: Meditasyon, günlük yazma, yalnız yürüyüşler gibi yöntemlerle zihninizi dinlendirin. Bunları yapamıyorsanız, daha da kolay bir öneriyle geldim: Günde 15 dakika telefon veya tablet olmadan bir odada yalnız kalın. Gelen düşünceleri sadece gözlemleyin, iç sesinizle yorum yapmadan, onları uzaktan izlemeye çalışın.
Başkalarından bağımsız kararlar almak: Bir şey yaparken gerçekten kendiniz için mi yapıyorsunuz, yoksa dış dünyadan gelen beklentiler mi sizi yönlendiriyor? Bu soruyu kendinize sık sık sorun. Kimi mutlu etmeye çalışıyorsunuz — kendinizi mi, yoksa başkalarını mı? Gerçekten istediğiniz şeyle, üzerinize yüklenen sorumlulukları ayırt edin.
Kendi hızında yaşamak: Modern dünyanın hızına kapılmadan, kendi ritminizde hareket etmeyi öğrenin. Bırakın her şey hızla aksın gitsin, varsın siz biraz geç kalın. Hayatı başkalarının temposuna göre değil, kendi iç huzurunuza göre yaşayın. Bazen yavaşlamak, gerçekten yaşamak demektir.
Zihinsel Özgürlüğün Gücü: Kendi Hikayenin Yazarı Olmak
Ne kadar klişe gibi dursa da, bu hayatın başrolünde sen varsın. Düşünsene, bir gün bu dünyadan göçüp gideceksin ve senden sonra ne olacağını bile bilmiyorsun. Bilincin, bu dünyaya geldiğinde varlığını fark etti — bu hayatta bir anlam aramaya başladı. O halde, senden önce ya da sonra ne olduğu hakkında hiçbir kesinlik yokken, neden kendi hikayenin ana karakteri olmayasın?
Başkalarının hayatına bakarak yönümüzü kaybetmek yerine, kendi yolculuğumuzu sahiplenmeliyiz. Hayatımızı şekillendiren en güçlü faktör, başımıza gelenler değil, onlara nasıl baktığımızdır. Kendi hikayemizi yazmak, başkalarının hikayesinde yan karakter olmak yerine, gerçekten kendi hayatımızı yaşamak demektir. O yüzden soru basit: Bu hayatın başrol oyuncusu sen değilsen, kim?
Velhasıl-ı kelam, anda kalmak bahane, mühim olan sende kalmak! Dış dünyanın gürültüsüne kapılıp kendini unutmamak, başkalarının beklentileriyle değil, kendi değerlerinle yaşamak… Çünkü bu hayatın başrolü sensin ve sahneyi başkalarına bırakmak zorunda değilsin. Kendine dön, kendinde kal, çünkü en önemli yolculuk kendine varmak.
Comments