Neden ingilizce Konuşamıyoruz?
- Meryem Alay
- 26 Tem 2024
- 4 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 27 Tem 2024

London
Bugün size biz Türk’lerin ortak kanayan yarasından bahsetmek istiyorum. Ortak kanayan yaramız ne diye sorsam, bir çoğunuzdan benzer cevapları alacağımdan kuşkum yok. Bir çoğunuzun da İngilizce diyeceğinden eminim. Evet bugünki konumuz İngilizce! Neden İngilizce konuşamıyoruz? Ve nasıl oluyor da hepimizin dile yatkınlığı olmuyor! Genetik bir problem mi yoksa? Evet mevzu yine derin. Dilimin döndüğünce bir şeyler yazmak istiyorum. Haydi başlayalım!
. . .
Biraz benim hikayem
Ben İngilizce eğitimini geç alanlardanım. Ortaokul lise zamanlarında devlet okullarında verilen eğitim dışında ekstra dil öğrenmek adına bir şey yapmadım. Sayısal bilimlere yatkınlığım sebebiyle İngilizce’ye karşı biraz uzak duruyordum. Açıkcası matematiğe olan ilgim yüzünden biraz küçümsüyor bile olabilirim. Ne büyük vizyonsuzluk! Tabii yönlediren de olmayınca bu dil mevzusu baya geride kalmış bende. Fakat üniversite zamanında bunun önemini anladım. İngilizce ile olan yakın ilişkim üniversite zamanında başladı. Hazırlık okudum ve ilk doğru düzgün eğitimi o zaman aldım. Fakat bölüme geçtiğim zaman İngilizce konusunda zorlandığımı itiraf edeyim. Bir şekilde okulu bitirdim orta düzeyde bir İngilizce seviyesine sahiptim. Aslında bu seviyenin bir çok sorunu çözdüğünün o zaman farkında değildim. İngilizce’min çok kötü olduğuna ve benim bu işe hiç yatkın olmadığıma bir kere inanmıştım. Öğrenilmiş çaresizliğin vücut bulmuş haliydim adeta.
Derken iş hayatına girdim. İnternetten bir şeyler aramak dışında İngilizce ile hiç bir ilişkim yoktu. Açıkcası ihtiyaç da duymadım. Ta ki bir gün ofise gelen yabancı bir danışmanın bana bir şey sormasına kadar. Adam bana gideceği bir yer hakkında bir şey sordu. Soruyu anladım ama adama bomboş öylece baktım. Hani o kadar manasız baka kaldım ki, adam bir süre suratıma baktı ve gitti. Bu olay benim kırılma noktam oldu. Bir süre bu konu üzerine düşündüm ve ne yapabilirim diye kafa yordum. Bir kursa gidemezdim, çünkü İngilizcem çok kötüydü! Burada bana gülebilirsiniz, çünkü ömrüm boyunca ürettiğim en komik bahane. Bu kadar süre geçmiş ve İngilizce’yi halledememiş olmak bana kendimi kötü hissettirdi ve bunu kimse görmeden halletmeliydim. Araştırdım ve özel ders veren birini buldum. Gittiğim kurum gerçekten çok pahalıydı, bundan yıllar önce saatine çok ciddi paralar veriyordum. Bunun sürdürülebilir olmadığını biliyordum ama benim planım bir süre öz güvenimi yerine getirip bir kursa başlamaktı. Özel ders sırasında bir şeyi fark ettim. Bütün gramer konularını biliyordum, hatta kelime bilgim gayet iyiydi. Ama konuşamıyordum!!! Lanet olası inançlarım yüzünden konuşamıyordum. İngilizce seviyem ortanın üzerinde olmasına rağmen benden çıt çıkmıyordu. Nasıl bir inanmışlıksa, ağzımı açarsam hep hata yapacağımı düşünüyordum. Yabancı dil öğrenirken hata yapmamam gerekiyordu, ben mükemmel olmalıydım!
. . .
Allah aşkına nereden geliyordu bu manasız inançlarım? Nasıl bir çevrede büyüdük de hepimiz aynı öğrenilmişlik çaresizliğin içine düştük? Bu mükemmellik kaygısı nasıl hepimizin damarlarına işlemiş? Bugün size bu yazıyı yazmamın tek amacı var, dile yatkınlığım yok cümlesinin sadece kendimizi korumak için uydurduğumuz bir bahane olduğunu anlatmak. Yabancı dil konuşmak matematik, edebiyat, piyano çalmak ya da bir spor ile uğraşmak gibi yatkınlık isteyen bir şey değil (hoş bunlar için ne kadar yatkınlık gerekir, o da tartışılır). Bir dili konuşmak doğal gelişen bir süreç, o kadar doğal ki bu işin eğitiminin olup olmaması tartışılıyor. Bizim toplumumuzda bunun olmadığı aşikar, Türk toplumunda bu iş okul ile başlayan bir eğitim süreci. Dil öğrenmenin eğitimi elbette olur. Ama dili konuşmak doğal olarak gelişen bir süreç olmalı. Biz bu doğallıktan çok ama çok uzağız. Okullarda işin sadece eğitim kısmı ile ilgilendikleri için, konuşma kısmı hayallerde kalıyor. İngilizce dersini geçmek ya da geçememek. İşte bizim bütün meselemiz bu!
. . .
Benim hikayeme geri dönersek, ben özel dersten sonra kursa başladım. Bir süre konuşma kursları aldım, bir süre normal kurlara gittim. Üzerimdeki tutukluğun bir kısmını attım ama yatkınlığım olmadığını gerçek bellemiştim. Ben sadece kendimi zorluyordum. Bunun sonrasında çok şey yaptım. Hepsini anlatmayacağım çünkü bu yazı çok uzayacak =) Uzun lafın kısası, 10 senden fazla bir süredir İngilizce işinden hiç vazgeçmedim. Hala uğraşıyorum ve bunun doğru olduğunu düşünüyorum. Zira dil öğrenmek bitmiyor, hep öğrenilecek bir şeyler var.
Geldiğim son noktada yabancı dil konuşmanın bir yatkınlık istemediğini çok iyi anladım. Yabacı dil eğitimi (tercümanlık, karşılaştırmalı edebiyat vs) için belki bir yatkınlık gerekebilir ama konuşmak için asla! Herkes her seviyede İngilizce konuşabilir. A1-A2 seviyesi başlangıç seviyesinde konuşabilirken, B1-B2 seviyesi orta düzeyde İngilizce konuşmalı. Yani genel İngilizce seviyeniz neyse o düzeyde İngilizce konuşabilmelisiniz. Eğer konuşamıyorsanız, sizin İngilizceden farklı bir probleminiz olabilir. İngilizce eğitiminden önce, profesyonel bir yardım almanızı öneririm. Bu konuda çok ciddiyim!
Acısını bu kadar çektiğim bir konu olunca, benzer sorunu olan insanlara yardım etmek istedim. Bazı kişilerle İngilizce çalışma fırsatı buldum. Ne yazık ki hemen hepsinin ortak sorunu aynıydı ‘İngilizce’ye yatkınlıkları yoktu!’. Bazı arkadaşlarla çok iyi yol aldık, kendi seviyeleri düzeyinde İngilizce konuşmaya başladılar. Onlara İngilizce konuşabileceklerini göstermeyi hedefledim. Bir nevi konuşma koçluğu yaptım. Yeteneğim yok inanç kalıbını dönüştürerek işe başlamanın önemini vurguladım. Bunu değiştirmek kolay olmasa da, negatif inanç kalıbını ufak ufak dönüştürmekle işe başlamak lazım.
Nasıl doğal öğrenme süreci yaratabiliriz?
Yazının çeşitli yerlerinde yabancı dil konuşmanın doğal gelişen bir süreç olduğunu vurguladım. Bunu 2,5 yaşındaki kızımla daha da yakından gözlemleme şansım oldu. Okulda sadece İngilizce konuşulduğu için, çocuk konuşmaya İngilizce başladı. İngilizce eğitimi almadı ama konuşabiliyor. Hepinizin bizim böyle bir şansımız vardı da öğrenmedik mi dediğinizi duyar gibiyim. Evet yoktu, sizin gibi benim de yoktu. Doğal yollarla öğrenmenin tek yolu bu değil elbette. Kendinize bir şey bulun ve o şey sizin sevdiğiniz tutkunuz olsun. Bunu İngilizce yapın, ders çalışmayın sadece o sevdiğiniz şeyi İngilizce olarak yapın. Bir çok kişiden oyun oynarken İngilizce öğrendiğini duyuyorum, dizi izleme tutkusu olanların çok daha kolay öğrendiği gibi. Benim kırılma noktam Youtube oldu. Kişisel gelişim, liderlik gibi konulara merakım var. Tedx konuşmaları vs bir zaman sonra tükettiğim bir çok kaynak İngilizce oldu. Youtube’da takip ettiğim çok fazla İngiliz ve Amerikalı var. Akşamları en büyük zevkim favori kanallarımdan bir şeyler izlemek. Bir süre sonra İngilizce’min çabasız bir şekilde geliştiğini farkettim.
Yetişkin birinin yabancı dil öğrenmesi için kendimce oluşturduğum ve bazı arkadaşlar üzerinde denediğim bir yol haritası çıkradım. Bir sonraki yazımda bunu paylaşacağım. Siz bu süre zarfında kendinize dürüst olun, önce neden İngilizce öğrenmek istediğinizi somut cümlelerle yazın, sonra yabancı dil öğrenmekle ilgili hiç bir sorununuz olmadığını kendinize hatırlatın ve bunu sürekli yapın.
Bir sonraki yazıda görüşmek üzere 👋
Comments